En güçlü günlerini yaşayan bir Çin hükümdarı Konfüçyüs’e şöyle dedi: “Sizin bilgeliğiniz sayesinde üstat, çok güzel sözler duyuyor, birçok şey öğreniyorum; siz olmasaydınız böyle güzel sözler duyamayacaktım. Ama ben bu sarayda doğdum; muhafızların arasında, dadıların kucağında büyüdüm.
Bu yüzden yas nedir, tasa nedir, yorgunluk nedir, korku nedir, tehlike nedir bilmedim, hiç tehlike hissetmedim.
Üstat, siz insanın adam olması için bu beş basamaktan geçmesi gerektiğini söylüyorsunuz, ama benim hayatım bu beş basamaktan geçmeye uygun bir hayat değil. Söyleyin, ben ne yapayım? Yası, tasayı, yorgunluğu, korkuyu, tehlikeyi nasıl öğreneyim?”
Konfüçyüs cevap verdi:
“Böyle konuştuğunuza göre bunların ne olduğunu biliyorsunuz demektir. Bundan sonrasını kendi kendinize öğrenebilirsiniz.”
Hükümdar ısrar etti:
“Benim kalbimi geliştirebilmek için size ihtiyacım var. Ne olur bana yardımcı olun.”
Üstat anlatmaya başladı:
“Hükümdarım; dedelerinizin, büyük dedelerinizin kurduğu tapınağa giderseniz, sağdaki merdivenden büyük salona çıkarsanız, buradaki o çok eski kolonlara, başlıklara, salona yerleştirilmiş olan dedelerinizin eşyalarına; masalarına, yastıklarına, kılıçlarına, oklarına, yaylarına bakarsanız ve düşünürseniz: Orada onca eşya vardır, ama onları kullanmış olanlar artık görünmez olmuşlardır. Eşyalara bakın ve onları kullanmış olanları düşünün. Böyle düşünürseniz yas nedir anlarsınız.
Eğer sabahın ilk ışıklarının belirdiği zaman kalkar, elbisenizi ve tacınızı giyerseniz, gün doğarken bütün devlet adamlarını huzurunuza alırsanız, tek tek bütün işlerle ilgilenirseniz ve bunu yaparken en küçük işteki en küçük bir yanlışın bile kargaşalığa, çöküntüye yol açabileceğini düşünürseniz tasa nedir anlarsınız.
Güneşin doğuşuyla başladığınız devlet işleriyle güneş batmaya yüz tutuncaya kadar uğraşmaya devam ederseniz, bu arada çocuklarınız gelip gider, konuklarınız gelip gider, siz bütün işlerinizin arasında onlara da payelerine dikkat ederek davranır, nezaket törelerinin gerektirdiği tavırları gösterirseniz, hiç kimsenin selamını karşılıksız bırakmaz, yakınlarınız ve dostlarınıza gereken dikkatle ve ilgiyle yaklaşırsanız yorgunluk nedir anlarsınız, yorgunluğu yaşarsınız.
Eğer kafanız devlet işlerinin bütün yoğunluğuyla doluyken, bin bir düşünce kafanızda dolaşırken, başşehrinizi dolaşır, kafanızdaki bütün tasalarla dört kapısından ufka bakarsanız, sizden çok önce bu topraklarda kurulmuş bütün imparatorlukların yıkıntılarını görürsünüz, bunlar o kadar çoktur ki... Bunları görünce de korku nedir anlarsınız, korkuyu yaşarsınız.
Hükümdar gemiye, halk da suya benzer. Gemiyi taşıyan sudur, ama gemiyi deviren de yine sudur. Eğer tehlikeyi böyle düşünürseniz, tehlike nedir onu da çok iyi anlarsınız.
Eğer bu beş şeyi anlar, beş basamağı aklınızda tutarsanız, yönetiminiz süresince pek az hata işlersiniz.
GÜZEL SÖZLER
“Hiçbir kötümser kişi yıldızların sırrını keşfedememiş, ıssız topraklara yolculuk yapamamış ve insan ruhuna yeni bir cennet açamamıştır.” / Helen KELLER
“Kaderinizin ne olacağını bilmiyorum, fakat bir şeyi biliyorum: aranızdan, nasıl hizmet edildiğini arayıp bulmuş olanlar mutlu olacaklardır.” / Albert SCHWİETZER
“Bu dünyadan istediklerini elde edenler, ayağa kalkıp istedikleri ortamı arayanlardır. Eğer aradıklarını bulamazlarsa, yaratırlar.” / Bernard SHAW
“Rotanızı her zaman alışılmışın tersine çevirin, neredeyse her seferinde başarılı olursunuz.” / ROUSSEAU
“Günler uzaklardan, sanki bir arkadaş tarafından davet edilmiş gibi sessiz sedasız gelir, ama hiç bir şey söylemezler ve eğer getirdiği armağanları kullanmazsak, onları sessizce alır götürürler.” / EMERSON
“Uyku ilaç gibidir, bir kerede gereğinden fazla alırsan seni uyuşturur. Zaman, canlılık ve fırsatlar kaçırırsın.” / EDİSON
“Büyük adamlar vardıkları ve korudukları zirvelere, ani bir uçuşla ulaşmadılar. Onlar gecenin bir yarısı, arkadaşları uyurken yoğun çalışıyorlardı.” / Henry WADSWORTH
“Cesaretsizliğimiz işlerin zorluğundan kaynaklanmaz, aslında zor olanın kendimiz olduğunu kabul etmeye cesaretimiz yoktur.” / SENECA
Güzellikler sizinle olsun.
Kemal SAKİN
005