Bir hükümdar, sarayının görkemiyle bir türlü tatmin olmuyor, sürekli inşaat yapıyor, sürekli bahçeyi genişletiyordu.
Sarayın bahçesi bazen bir suya ulaşıyor, haydi hemen o suyun çevresine yeni bir inşaat yapılıyor ve bahçe suyun diğer yanına doğru genişliyordu.
Sonunda saray büyüdü büyüdü ve bir dul kadının arazisine dayandı.
Hükümdar bir gün bahçesinin dibinde gezerken, en uçtaki ağaçları çok sevdi ve bahçenin biraz daha genişletilmesini, bu ağaçlardan da daha çok dikilmesini istedi.
Bahçıvanlar ve ustalar çalışmaya giriştiler ve dul kadının arazisinde ilerlenmeye başlandı.
Dul kadın, olağan bir vatandaş gibi önce kadıya gitti. Kadı davayı dinledi, kadını başından savdı. Kadın başka bir kadıya gitti o da dinledi, bembeyaz oldu ve o da kadını başından savdı. Hiç kimse kadının haklı davasının peşine düşmek istemiyordu.
Kadın bir gün bahçesinde oturmuş kara kara düşünürken, önünden hükümdarın en yaşlı veziri geçti. Vezir kadının üzgün halini fark edince geri döndü ve derdini sordu.
Kadın her şeyi yaşlı vezire anlattı. Vezir dinledi, gitti.
Ertesi sabah vezir geri döndü, elinde bir kürek ve bir çuval vardı.
Tam hükümdar bahçesindeki çalışmaları denetlemek için dolaştığı sırada o da dul kadının arazisini kazmaya, toprakları çuvala doldurmaya başladı.
Hükümdar yaşlı vezirin yaptığını gördü, bir anlam veremedi, uzaktan izlemeye koyuldu.
Yaşlı vezir çuvalı toprakla doldurduktan sonra kaldırıp sırtına vurmayı denedi. Olmadı, çuval çok ağırdı. Yaşlı vezir çuvalı tekrar yere indirdi, içinden toprak boşaltacağına biraz daha toprak ekledi ve tekrar sırtına vurmayı denedi. Tabii ki yine olmadı.
Tam tekrar çuvala toprak ekliyordu ki, hükümdar merakına yenildi ve yaşlı vezirin yanına gitti. Ne yaptığını sordu.
"Hükümdarım" dedi yaşlı vezir, "Öbür tarafa giderken ne kadar toprak götürebileceğimi anlamaya çalışıyorum..."
Hikâyeye göre, hükümdar yaşlı vezirin ne demek istediğini anlamış ve bu olaydan sonra başkalarının arazilerine, mallarına el koymaktan vazgeçmiş.
GÜZEL SÖZLER
“İçimizde uyuklayan ve uyanmak için bir temas, bir ses, belki bir kelime bekleyen nice gerçekler vardır. Bunların yanında kafa ile öğrendiğimiz, hafıza yardİmİ ile saklamaya çalıştığımız bilgiler ne kadar sönük kalır.” / Andre Gide
“İçimizde saklı dururken gerçeğin sesini duymayız. Bir de dışarı fırlayıp ‘Dur’ demek için kolunu kaldırınca ne kadar da büyük olur, sesi ne kadar da gür çıkar!” / Garcia Lorca
“Kendi toprakla yetinip, yavrularına şerbet içiren ağaç, özveriye ne güzel, ne iyi bir örnektir.”
“Başkaları için yanıp tükenen mum da, özveri için bir ayrı güzel derstir.”
“Küçük şeyler ülküyü, bir amaç izlemeyi, kararlılığı ve sabrı öğretir bize.”
Sadece “İnsan” a ihtiyacımız var. Fakat kalbe giden yolu, bulmak önce mesele. Kalp ancak kalple satın alınabilir. Fırtınaya karşı, herkes penceresini kapar. Kemal Ural (KÜÇÜK ŞEY YOKTUR kitabından)