Teknoloji, dijital, web, elektronik, internet, mobil ve daha fazlası. Dijitalleşen dünyanın yeni trendleriyle, özellikle reklamcılık sektöründe adını sıkça duyduğunuz "Dijital Ajanslar" ve herkesin ağzında bir "Dijital Dönüşüm" masalı... Peki, tüm bunlarla boğuşurken ve markanız/kurumunuz için çizilen yol haritalarıyla teknolojiye uyum sağlayıp dijitalleşirken, hedef kitlenizin gözünden nasıl görünüyorsunuz? Karmaşık mı yoksa kullanışsız mı? Teknolojiye bağlılık, bilgi kirliliği ve görsel aşırılıklar yaşantımıza çok daha fazla karmaşıklık katarken, hepimizin aradığı tek şey "sadelik" değil mi? Yeryüzündeki insan nüfusunun artışı ve hayatın yoğunluğu sebebiyle, günümüz insanı "basit, yaratıcı ve fonksiyonel" işlere doğru yönelmeye başladı. Bu sebeple artık girişimcilik, karmaşıklık değil sadelik sistemi üzerine kurgulanmalı. Projelerin, iyi işleyen sistemler kadar, iyi görünen, sade ve şık, kullanıcı deneyimine cevap verebilen, kolay ulaşılabilir ve kolay kullanılabilir sistemlere ihtiyacı var. İnsanların "sadelik" trendine yönelmesinin sebeplerini analiz edebilirsek, nasıl daha sade olabileceğimizi de netleştirebiliriz. Örneğin, dünyada yaşanan finansal krizler, gelecek kaygısı ve endişeler, bireysel borçlar, ülke politikaları ve hepsinden önemlisi hızla akan zaman içinde "hayatı kaçırmadan yaşama isteği" insanları daha fazla sadeliğe itiyor. Hatta sadece toplumsal değil, kişisel iletişimde de sadeleşme eğiliminde olduğumuzu görüyoruz. Artık hedef kitlemize ne söylememiz gerekiyorsa uzun yazılarla değil, sadece 160 karakterle söylememiz gerekiyor. Konuşmak yerine görselleşmek zorundayız. Vermek istediğimiz mesajları 30 saniye içinde verebiliyorsak etkili oluyor. Gün içinde o kadar çok içerik görüyoruz ki, aklımızda yalnızca sade ve yaratıcı olanlar kalıyor. Artık büyük otellerde kalmak yerine, butik otelleri tercih ediyoruz. Kompleks tesisler yerine, tatil köylerinde sessizliği dinlemeyi seviyoruz. İlk fırsatta şehir hayatından kaçıp daha ıssız ve sakin yerlere gidiyoruz. Paramızı sadeleşmek için harcıyoruz. Siegel ve Gale şirketleri tarafından 14.000 katılımcıyla, 9 ülkede 860 marka ile gerçekleştirilen "Küresel Marka Sadeliği Endeksi"ne göre; - Tüketicilerin %64'ü daha sade deneyimler için para harcamayı tercih ediyor. - Tüketicilerin %61'i herhangi bir markayı "sade" olduğu için çevresine tavsiye edeceğini belirtiyor. - Sadeliğe ulaşamayan markalar yaklaşık 86 milyar dolarlık bir pazarı kaybediyor. - En sadeleşmiş küresel markaların hisseleri, önemli endekslere göre %330 daha iyi performans sergiliyor. Dünya çapındaki araştırmalar, markaların/kurumların "sadelik" üzerine yoğunlaştığını ve tüketicilerin de bu marka/kurumları tercih ettiğini gösteriyor. Biz buna “Sadelik Devrimi” diyoruz. "Sadelik, en yüksek gelişmişlik düzeyidir." Leonardo Da Vinci Peki, bu sadeliğe ulaşmanın bir formülü var mı? Dijitalleşen dünyada marka/kurumları sadeleştiren aktörler kimler? Tabii ki, kullanıcı deneyimini özümsemiş, gözümüze ve zihnimize "güzel" görünecek işlerin formülünü bilen "Sanatçılar/Tasarımcılar". Peki, gördüklerimizin sade ve güzel olduğunu nasıl algılıyoruz? Sadelik ve güzellik göreceli kavramlar mı yoksa herkese göre aynı mı? Bu soruların cevapları, bir sonraki yazımızda... Hakan GEZENAYAK Arka Plan Stratejik Planlama Ajansı www.arkaplan.com.tr